29 Mart 2011 Salı

TARTIŞMAYA DAVET-Haksız Rekabet ve Rekabet Hukuku Açısından

25 Mart 2011 tarihinde HT Gazetesinde Fatih Altaylı'nın yazısından alıntı:
Fatih Altaylı: Rekabet Kurulu'na şikâyet
Habertürk yayın hayatına başladığından beri bitmeyen bir şikâyetimiz var.
"Gazeteler, satış rakamları konusunda halkı kandırıyor" diyoruz.
Habertürk hariç istisnasız tüm gazeteler, satış rakamlarını abartarak, şişirerek duyuruyor.
Yalan rakamlarla halkı kandırmak, rekabeti bozmak suç değil mi?
Her konuda denetim yapan, işinin hakkını vermeye çalışan, bankaların bile gözyaşına bakmayan Rekabet Kurulu, gazeteler söz konusu olduğunda niye sessiz kalıyor?
Rekabet Kurulu'na açık bir şikâyette bulunuyorum.

Soru: Hukuki açıdan Fatih Altaylı hangi temel hatayı burada yapıyor????

11 Mart 2011 Cuma

Vizesiz Avrupa-Deklarasyon 2010

     AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ “VİZESİZ AVRUPA” DEKLARASYONU
     Avrupa Birliği ve üye ülkeler açısından en yüksek ve en son yargılama mercii Avrupa Birliği Adalet Divanı’dır (ABAD). Divan, içtihadi nitelikte kararlar verir ve verdiği kararlar da 27 AB üye ülkesini bağlar. ABAD İlk kez 2000 yılında Savaş kararıyla, Katma Protokol’ün 41. maddesinin doğrudan etkili bir hüküm olduğuna karar vermiştir. Buna göre yerleşim serbestisi ve hizmetin serbest dolaşımında mevcut haklarda kötüleştirme yasağı ilkesinin üye ülkelerde doğrudan geçerli olduğu sonucu kesinleşmiştir. Bu sonuca göre, 1 Ocak 1973 tarihi itibariyle A(E)T/AB Türkiye ilişkilerinde akit taraflar karşılıklı olarak mevcut hakları kötüleştirecek yeni sınırlamalar getiremeyeceklerdir. ABAD, 2003 yılında Abatay/Şahin, 2007 yılında Tüm/Darı, 2009 yılında Soysal ve nihayet Eylül 2009 tarihinde Şahin kararı ile bu alanda genel geçer bir çerçeve oluşturmuştur. Bu arka plandan hareketle oluşturulan bu çerçeve ve bunların mevcut haklarda kötüleştirme yasağına aykırı olduğu konular aşağıda genel başlıklar halinde tespit edilmiştir:
1.      Yerleşim serbestisi ve hizmetin serbest dolaşımına ilişkin Katma Protokol m. 41/1’in doğrudan etkili bir hüküm olduğu ve ulusal yasalarla çatıştığında onları ikame ettiği;
2.      Hizmetin serbest dolaşımının unsuru olan hizmetin sınıraşması, Türkiye ile AB üye ülkeleri arasında da kabul edilmiştir ve sadece hizmeti sunanlar değil bunların çalışanlarının da bu kapsamda hak arayabilecekleri (Abatay/Şahin kararı);
3.      İlk girişte vize koyma hakkının üye ülkelerin hâkimiyet alanında olduğu iddiası, Tüm/Darı kararında reddedilmiş;
4.      Nihayetinde Schengen vizesinin uygulamasının mevcut haklar açısından kötüleştirme olduğu kabul edilmiş (Soysal kararı); yani yerleşim serbestisi ve hizmetin serbest dolaşımı açısından artık Türk vatandaşlarından Schengen vizesi talep edilemeyeceği ortaya çıkmıştır.
5.      AB üye ülkelerinde halen uygulanmakta olan ulusal yabancılar yasaları bu ülkelerde çalışan vatandaşlarımıza sınırlı uygulanabilir. Bu yasaların ilgili maddeleri ulusüstü niteliği olan A(E)T/AB Türkiye Ortaklık hukukunun ilgili maddeleri ile çatıştığında  uygulama alanı bulmaz, yani Ortaklık hukuku hükümleri dikkate alınır.
Bu kararların etkileri değerlendirildiğinde ise şu sonuçlar ortaya çıkacaktır:
1.    Öncelikle üyelik tarihi ve Türk vatandaşlarına vizenin getiriliş tarihi karşılaştırılması zorunludur ve bu durumda:
a.    Eğer bir ülke üyelik tarihi 1973’den önce ise 1 Ocak 1973 tarihi dikkate alınacak;
b.   Eğer 1973’den sonraki bir tarihte bir üyelik söz konusu ise, üyelik tarihi dikkate alınacak,
c.    Bu tarihler açısından vize mecburiyeti daha sonraki bir tarihte ise, artık bu vize mecburiyeti yerleşim serbestisi ve hizmetin serbest dolaşımı kapsamına giren Türk vatandaşları için geçerli olmayacaktır.
d.   Bu tarihler dikkate alındığında şu ülkelerin Türk vatandaşları için vize talep etme hakları olmadığı ortaya çıkmıştır:
Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg, Portekiz, Yunanistan.
Ayrıca 25 nolu ve 13 Aralık 1957 tarihli Avrupa Konseyi Üyesi Devletler Arasında Kişilerin Seyahatleri İle İlgili Avrupa Anlaşması gereğince, İtalya ve İspanya’nın hiç bir şekilde, Yunanistan’ın ise usulüne uygun deklerasyonu bulunmadığından bu ülkelerin Türk vatandaşlarına vize uygulamaları hiçbir şart altında mümkün değildir.
e.    Yukarıda isimleri sıralanan ülkeler ayrıca 1980 tarihinden itibaren ülkelerinde çalışan ve yaşayan Türklere ve onların aile bireylerine dönük ulusal yasalarında bir kötüleştirme yoluna gitmişlerse bu yeni hükümler de o ülkelerin ulusal sınırları içinde yaşayan Türkler için geçersizdir. Bunun yerine eski hükümler geçerliliğini aynen korur. Bir iyileştirme yapmışlarsa bunu tekrar geri alma hakları bulunmamaktadır.
2.    AB’nin ikincil düzenlemelerine ve ABAD’ın kararlarına göre hizmetin serbest dolaşımı kapsamına sadece aktif hizmetin serbest dolaşımı, yani hizmeti sunanlar (Dientsleistungserbringer) değil, pasif hizmetin serbest dolaşımı, yani hizmet edinen kişiler (Dienstleistungsempfänger) ile uzaktan hizmet edimi (Korrespondenzdienstleistung) girmektedir.
3.    ABAD’ın 50’nin üzerindeki Türkiye-AB Ortaklık hukuku kapsamındaki kararları dikkate alındığında, Ortaklık hukukundaki hizmetin serbest dolaşımı kavramı ABAD’ın bu konuya ilişkin kararları ile yeknesak yorumlanmak zorundadır. Böyle bir durumda yukarıda sayılan 12 ülkeden birinden turizm, öğretim, tedavi veya iş gezileri kapsamında hizmet alan her Türk vatandaşı vizesiz seyahat etmek hakkına koşulsuz olarak sahiptir.
4.    Vize tarihleri dikkate alındığında 1980’li yılların başlarından beri uygulanan, yani son 30 yıldır Türklerden alınan vize ücretleri hukuki değildir. Sadece geçtiğimiz yıl alınan vize ücreti tutarı 60 milyon Avro’nun üstünde olmuştur. Bu paralar iade edilmelidir. Bu iade sosyal hizmet yapan kurumlara bağışlanma şeklinde de olabilir.
5.    Haksız vize uygulamasına halen devam eden üye ülkelere karşı AB Komisyonu üzerine düşeni yapmalıdır. AB’nin değerlerinin başında gelen insan haklarına saygı, hukuk üstünlüğü ilkesinin korunması ve Avrupalılık değerlerine sahip çıkılmasını istiyoruz.
6.    Türk yetkililerin bu konuda artık duyarsız kalmayarak diplomatik kanallar ile AB Komisyonu ve üye ülkeler nezdinde haksız uygulamaların derhal kaldırılması için kamuoyuna açık bir şekilde resmi girişimleri başlatmasını istiyoruz. Türk vatandaşlarının sahipsiz olmadıkları gösterilmelidir.
7.    Bazı kurumların yaptığı vize aracılığı ve tüccarlığı asla kabul edilemez. Haksız uygulanan bir vizenin bu şekilde bir aldatmacayla kolaylaştırıldığı şeklinde vatandaşlarımızın kandırılmasına müsaade edilmemelidir. “Vize kolaylığı aldatmacası” söyleminden derhal vazgeçilmelidir.
8.    Haksız yere uygulanan vizelere muhatap olan bütün Türk vatandaşlarımızın, ABAD kararlarını emsal gösterip vize almışsa ödedikleri vize ücretlerinin iadesi için; vize talepleri reddedilmiş ise vizesiz giriş haklarını tespit ettirmek ve haksız red sebebiyle uğradıkları zarar için tazminat davası açmalarını bugünden sonra atılacak tek ve doğru adım olarak görüyoruz.
9.    Yerleşim serbestisi ve hizmetin serbest dolaşımı kapsamı dışında, 1996’dan beri uygulanması gereken ama bir türlü uygulanamayan bir hakkımız olan malların serbest dolaşımı kapsamında mallarını satmak ve mal almak için seyahat eden Türk vatandaşı iş adamlarımıza uygulanan haksız vize uygulamaları üye ülkelerin tamamı tarafından hemen kaldırılmalıdır.
10.                        Sivil Toplum Kuruluşları ve Yarı Kamusal Kuruluşlar üyelerine karşı yukarıda bahis edilen konular çerçevesinde rehberlik sorumluluklarını yerine getirmelidirler.
              Avrupa’da ortaya çıkan hukuki güvencesizliği önleme yolunda bir katkımızın olabileceği ümidiyle …


Prof.Dr. Harun GÜMRÜKÇÜ
Akdeniz Üniversitesi

Prof.Dr.Wolfgang VOEGELİ
Hamburg Üniversitesi
Yrd.Doç.Dr. (Ass.Prof.Dr.) Hamdi PINAR
Bilkent Üniversitesi



          Biçimindeki “Vizesiz Avrupa” Deklarasyonunu Akdeniz Üniversitesi Senatosu 22 Ekim 2010 tarihinde kabul eder, Dünya ve Türkiye Cumhuriyeti kamuoyuna saygıyla duyurur.
Prof.Dr.İsrafil KURTCEPHE
Rektör